Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

genç adam

  • 1 genç adam

    n. stripling
    * * *
    1. youngster 2. younker

    Turkish-English dictionary > genç adam

  • 2 genç

    genç <- ci> jung; junge(r) Mann; Jüngling m;
    genç adam junge(r) Mann;
    genç ihtiyar jung und alt;
    genç irisi ein (junger) Berserker;
    genç (yaşta) iken in jungen Jahren

    Türkçe-Almanca sözlük > genç

  • 3 genç

    (-ci)
    1.
    в разн. знач. молодо́й

    genç adam — молодо́й челове́к

    genç ağaç — молодо́е де́рево

    genç hayvan — а) молодо́е живо́тное; б) молодня́к

    genç kız — моло́денькая де́вушка

    genç kızlık — ра́ннее деви́чество

    genç kız ve erkekler — де́вушки и ю́ноши

    genç iken или genç yaşta iken — в молоды́е го́ды, бу́дучи молоды́м, смо́лоду, в мо́лодости

    2.
    молодо́й челове́к, ю́ноша; па́рень, ма́лый

    gençler — молодёжь; ю́ноши; молоды́е лю́ди, па́рни, ребя́та

    gençler toplantısı — фо́рум молодёжи

    İranlı genç — ю́ноша-ира́нец

    genç irisi — си́льный челове́к, здоровя́к; не по года́м ро́слый, физи́чески ра́звитый

    Büyük Türk-Rus Sözlük > genç

  • 4 genç

    молодо́й ю́ный
    * * *
    1. врз.
    молодо́й

    genç adam — молодо́й челове́к

    genç ağaç — молодо́е де́рево

    2.
    молодо́й челове́к, ю́ноша

    gençten bir adam — из молоды́х (о ком-л.)

    Türkçe-rusça sözlük > genç

  • 5 adam

    adam s
    1) ( insan) Mensch m
    2) ( erkek kişi) Mann m
    genç bir \adam ein junger Mann
    sokaktaki \adam der Mann auf der Straße
    son \adam ( futbolda) letzter Mann, Ausputzer m
    3) ( kişi, kimse) Person f
    \adam başına pro Person
    4) ( fam) (, koca) Mann m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > adam

  • 6 younker

    genç adam

    English-Turkish dictionary > younker

  • 7 youngster

    genç adam

    English-Turkish new dictionary > youngster

  • 8 younker

    genç adam

    English-Turkish new dictionary > younker

  • 9 молодой

    genç
    * * *
    1) врз genç

    молодо́е поколе́ние — genç kuşak

    молоды́е незави́симые госуда́рства — bağımsız genç devletler

    молодо́й лейтена́нт — genç / delikanlı teğmen

    в молодо́м во́зрасте — genç yaşta

    молодо́й челове́к — genç (adam); delikanlı (тж. в обращении)

    ты́сячи молоды́х люде́й — binlerce genç

    она́ была́ тогда́ совсе́м молодо́й учи́тельницей — o zaman çiçeği burnunda bir öğretmendi

    де́ти (в во́зрасте) моло́же десяти́ лет — on yaşından küçük çocuklar

    он вы́глядит моло́же кого-л.daha az gösteriyor

    молода́я трава́ — körpe otlar

    молодо́й карто́фель — turfanda patates

    молодо́е де́рево — genç ağaç

    3) → сущ., м, разг. ( супруг) damat
    4) (молода́я) → сущ., ж, разг. ( супруга) gelin
    5) (молоды́е) → сущ., мн. yeni evliler
    ••

    мо́лод ты ещё нас учи́ть! — yaşın ne, başın ne ki bize akıl öğretesin!

    Русско-турецкий словарь > молодой

  • 10 jung

    jung adj genç/yeni; Gemüse taze, yeşil);
    jung heiraten (sterben) genç (yaşta) evlenmek (ölmek);
    jung verheiratet yeni evli;
    Jung und Alt genci yaşlısı(yla);
    von jung auf küçük yaştan;
    junger Mann genç adam, delikanlı;
    junges Mädchen genç kız;
    junges Unternehmen genç şirket

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > jung

  • 11 youth

    adj. genç adam
    ————————
    n. gençlik, dinçlik, bahar, delikanlılık, delikanlı, tazelik, genç, gençler
    * * *
    gençlik
    * * *
    [ju:Ɵ]
    plural - youths; noun
    1) ((the state of being in) the early part of life: Enjoy your youth!; He spent his youth in America.) gençlik, delikanlılık
    2) (a boy of fifteen to twenty years old approximately: He and two other youths were kicking a football about.) genç, delikanlı
    3) (young people in general: Some people say that today's youth has/have no sense of responsibility.) gençler
    - youthfully
    - youthfulness
    - youth hostel
    - youth mentor

    English-Turkish dictionary > youth

  • 12 человек

    м
    1) insan, adam; insanoğlu; kişi; fert (-di)

    сове́тский челове́к — Sovyet insanı

    молодо́й челове́к — genç adam, delikanlı

    любо́й здравомы́слящий челове́к — sağduyu sahibi herkes

    ни оди́н разу́мный челове́к — aklı başında hiç kimse

    она́ хоро́ший челове́к — iyi bir kadındır

    я счита́л его́ надёжным челове́ком — ben onu güvenilir biri sanmıştım

    челове́к в ко́смосе! — insanoğlu uzayda!

    2) ( при счёте) kişi

    пять челове́к — beş kişi

    пять челове́к и не́сколько живо́тных — beş insan ve birkaç hayvan

    нас бы́ло пять челове́к — beş kişiydik

    у них пять челове́к дете́й — beş çocukları var

    3) ( кто-то) biri

    тебя́ спра́шивал како́й-то челове́к — seni biri aramıştı

    ко мне подошёл како́й-то челове́к в ко́жаной ку́ртке — yanıma meşin ceketli biri yaklaştı

    с / на челове́ка — adam / kişi başına

    за электри́чество плати́ли с челове́ка — elektrik parası kişi / nüfus başına bölünerek ödeniyordu

    у него́ есть там сво́й челове́к — orada bir adamı vardır

    ••

    мы сде́лали из него́ челове́ка — onu adam ettik

    сража́ться до после́днего челове́ка — son ferdine kadar savaşmak

    Русско-турецкий словарь > человек

  • 13 stripling

    n. delikanlı, genç adam
    * * *
    ['stripliŋ]
    (a boy or youth not yet fully grown.) genç delikanlı

    English-Turkish dictionary > stripling

  • 14 youngster

    n. çocuk, yavru, delikanlı
    * * *
    genç adam
    * * *
    noun (a young person: A group of youngsters were playing football.) genç, delikanlı

    English-Turkish dictionary > youngster

  • 15 ჭაბუკი

    i.
    genç adam, delikanlı, genç

    Georgian-Turkish dictionary > ჭაბუკი

  • 16 youth

    gençlik; gençler, gençlik; genç adam, genç

    English to Turkish dictionary > youth

  • 17 მოყმე

    i.
    genç adam

    Georgian-Turkish dictionary > მოყმე

  • 18 młodzieniec

    adam; genç

    Słownik polsko-turecki > młodzieniec

  • 19 Mann

    Mann <-(e) s, Männer> [man, pl 'mɛnɐ] m
    1) erkek; ( Erwachsener) adam;
    ein junger/gestandener \Mann genç/kelli felli bir adam;
    ein \Mann, ein Wort sözünün eri;
    \Mann gegen \Mann kämpfen teke tek dövüşmek;
    \Mann über Bord! naut denize adam düştü!;
    alle \Mann an Deck! naut bütün eller güverteye!;
    der kleine \Mann ( Mensch); küçük adam; ( fam) ( Penis) çük;
    der \Mann auf der Straße ( fig) sokaktaki adam;
    ein \Mann des Volkes halk adamı;
    ein gemachter \Mann sein ( fam) köşeyi dönmüş olmak;
    letzter \Mann son adam;
    etw an den \Mann bringen ( fam) bir şeyi satmak;
    seinen \Mann stehen kendi göbeğini kendi kesmek, kendi kanatlarıyla uçmak;
    von \Mann zu \Mann erkek erkeğe;
    mein lieber \Mann! ( fam) canım efendim!;
    \Mann, oh \Mann! ( fam) vay canına!;
    mach schnell, \Mann! ( fam) çabuk ol, be adam!;
    den toten \Mann machen ( fam) suyun üstünde ölü numarası yapmak
    2) (Ehe\Mann) koca, eş;
    ihr verstorbener/erster \Mann ölen/ilk kocası [o eşi]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Mann

  • 20 люди

    insanlar
    * * *
    мн.
    1) insanlar; adamlar; halk

    сове́тские лю́ди — Sovyet halkı

    лю́ди нау́ки — bilim adamları

    лю́ди труда́ — emekçi halk

    лю́ди физи́ческого труда́ — kol işçileri, bedenen çalışanlar

    ты́сячи молоды́х лю́де́й — binlerce genç

    как мно́го лю́де́й! — ne çok halk var!

    а мы что не лю́ди? — bizim canımız yok mu?

    он их за лю́де́й не счита́л — onları adamdan saymazdı

    2) разг. ( другие) elâlem, eloğlu, el gün

    что лю́ди ска́жут? — elâlem / eloğlu ne der?

    мне пе́ред людьми́ сты́дно — ele güne karşı mahcup oluyorum

    лю́ди говоря́т, что... — rivayete göre...

    3) ( кадры) elemanlar; personel

    тре́буются лю́ди — eleman aranıyor

    4) воен. mensuplar; erler ( солдаты)

    поте́ри в лю́дях — insanca zayiat

    ••

    вы́йти в лю́ди — adam olmak; adam sırasına geçmek

    вы́вести кого-л. в лю́ди — ирон. adam etmek

    Русско-турецкий словарь > люди

См. также в других словарях:

  • ailevi — sf., Ar. ˁāˀilevī Aile ile ilgili Ailevi bir laubalilikle genç adam, köşe koltuğuna kuruldu. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boğum boğum — sf. Çok boğumlu Sanki Çakır ın boğum boğum bileğini muayeneye alan genç adam bu değildi. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bön — sf. Budala, saf, avanak, ahmak Genç adam çirkin hatta biraz bön. S. F. Abasıyanık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bön bön bakmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dayanılmaz — sf. 1) Karşı konulamaz veya karşı çıkılamaz (kimse veya şey), tahammülfersa Genç adam, dayanılmaz bir cazibeye tutulmuşçasına hemen hesabını ödedi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Tahammül edilemez, katlanılamaz Dayanılmaz bir kış ayazı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fişeklikli — sf. Fişekliği olan Gittiği zaman karşısında filintalı, fişeklikli, külotlu ve kalpaklı aslan gibi bir genç adam bulmuştu. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gerçekten — zf. Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir. N. Ataç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köşe koltuğu — is. Odanın veya salonun köşesini kaplayan koltuk Ailevi bir laubalilikle genç adam, köşe koltuğuna kuruldu. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nokta — is., Ar. nuḳṭa 1) Çok küçük boyutlarda işaret, benek 2) Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret 3) Yer Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık. A. Haşim 4) Konu, konu ile ilgili önemli bölüm Genç adam, o… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıyırmak — i 1) Hızla sürtünerek bir şeyin yüzünden bir parça soymak, koparmak veya üzerini hafifçe yırtmak Çark elini sıyırdı. 2) Sürtünerek veya çekerek bir şeyi yerinden almak, kaldırmak, düşürmek 3) Bir şeyin üstündeki örtüyü çekerek almak veya açmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şakak — is., ğı Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan çukurumsu bölge Genç adam tekrar elini hastanın başına, şakaklarına götürerek bütün yüzünü, boynunu okşadı. P. Safa Birleşik Sözler eli şakağında Atasözü, Deyim ve Birleşik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yaralanmak — nsz 1) Yaralama işi yapılmak Adamcağızın yaralanmamış tarafı kalmamış. R. H. Karay 2) mec. Gücenmek, incinmek, kırılmak Gururu yaralanan genç adam, duyduğu acı ile kendisini yeniden yaratmıştı. Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»